Bilinen en eski tarihi M.Ö. 7 yüzyıla dayanan Doğanbey Köyü'nde tüm mimari Rumlardan kalma. Köyden aşağıya doğru uzanan vadinin yeşilliği, ufukta tondan tona giren denizin mavisi ve dağlardan gelen içilebilir kaynak suyunun kattığı güzellikse tamamen doğanın hediyesi. Adının Doğanbey olması ise ne bir paşadan ne de bir kahramandan hatıra. Köyün bilinen ilk ismi, evlerin mimarisinden esinlenerek konulan Rumca da ‘Odalar' manasındaki Domatia. Bu ismin okunuşu daha sonraları Doğanbey'e çevrilmiş ve adının Rum kökeni de aslında biraz Osmanlıya benzetilmiş.
Köy Ege'deki adaların ihtiyaçlarını temin etmek için 19. yüzyılda II. Abdülhamit'in fermanıyla kurulmuş. Yakındaki Sisam, Kıbrıs, Girit gibi yerlerden getirilen Rumlarla hane sayısı 300'ü aşan bir yerleşim oluşturulmuş. Lakin bu köy I. Dünya Savaşı'nda Türk köylerine saldıran Yunan çetelerini korur hale gelmiş. Ege efeleri de bu duruma kayıtsız kalmamış ve şimdi rüzgardan başka bir şeyin ses etmediği köy kanlı çatışmalar görmüş geçirmiş. Ordumuzun İzmir'e girmesiyle de buradaki Rum ailelerin çoğu köyü terk etmiş.
Hikayenin bu kısmından sonra sıra nüfus mübadelesine geliyor. 1924'deki bu büyük göçte Selanik ve Balkanlardan gelen Türkler, ardından da Kürtler boş kalan bu evlere yerleştirilmiş. Fakat arazinin verimsiz ve rüzgarlı oluşu, ayrıca hızla çoğalan nüfusun buraya sığmamasıyla köyün sakinleri 1980'lerin sonunda devletin de teşvikiyle yer değiştirmiş. İşte Doğanbey'in ikiye ayrılıp Rum Köyü olanına eski, Türklerin sonradan kurduğuna da Yeni Doğanbey denmesinin sebebi bu. Yeni kurulan Doğanbey eski köyün 2 km aşağısında bir düzlükte konumlanıyor.
Köylülerin oturmadıkları ve geneli harabeyken sattıkları evlerin çoğunu kentte çalışan beyaz yakalılarla sanatçıların da aralarında bulunduğu aydın bir kesim almış. Mülklerin restorasyonundan sokaklardaki yağmur oluklarına, yollara ve ağaçlandırıp çiçeklendirmeye kadar da ne masraf varsa kendileri karşılamış